Azıcık kıvılcım bıraktım yüreğimde Daha başlamadım ateşlerini söndürmeye Anka olmasa da bir gün palazlanır diye Ateşi oraklayıp kıvılcımı...

Kaç bedeni titrettin sinsice bu gece? Kaç pasın üzerine düştün de temizledin onu Kaç mezarsıza yuva açtın kollarınla? Kaç yüzü...

Yürü yüreğim Aldanma varoluşunun yalancı nefesine Toprak öpene, servi olana kadardır bu hülya Bir kere düştün mü bu derdin kafesine...

Arattıkça aratır sana kendini, Farklı devirlerde farklı şekillerde karşılaştın Belki farkındaydın belki de yaştın Fark ettiğinde onu...

Göz yaşım ağlıyor ah ettim ya Mübalağadır, arş-ı mualladan mualla bir mübalağadır bu Kandırılmak isteyen nilde başka bir timsah aramasın...

Bak, baka dur da ayaklar altına al kendini Bunca kainatta yıldızlar sönüşürken dert san derdini..

Her şey Ama Her şey Bedeni ölünce Bittiğini sanar, Oysa Bundan gülüncü Yoktur. Her şey Ama Her şey Ruh ölünce Bir çırpıda Solar. Ve Sonra...

Kapatır gözlerini günde üç sefer Gece olduğu halde puslu bir baykuş Her kapanışı bir ölümü anmaya bedel Bıçkın halini milata kazır, göçer...

Edip, esrar ol boranca gir güllerin içine Sürdür diken ol tutmak isteyen ellerine Bülbül'ü ne dost ne de sırdaş belle İlmeğin incelir...

Küskünlüklerle başlar, kramplar, komalar, kopmalar... Süre dursun ilk hedefinse yaşadığın baharlar Bir baharın hiç oluncaya kadar...